Seçimler kölelik ile özgürlük arasında tercihtir

31 Mart’ta bütün Türkiye siyasal coğrafyasında halkın önüne sandık konulacaktır. Kurdistan’da halkın önüne konulan her sandık aslında özgürlük ve kölelik arasında bir tercihi ifade etmektedir.

Birkaç gün sonra Kürtler yeniden sandığa gidecekler; eskiden Kürtler ve sandık ilişkisi sadece bir formaliteden ibaretti. Türkiye ve Kurdistan’da verili düzen partileri, öne çıkmış varlıklı aileler ve sadece onlar arasından birini seçmekten başka bir işlevi olmayan sandık!

Halbuki bütün engellemelere, sahte oy kullanmaya ve oy çalmaya kadar varan müdahalelere rağmen artık Kurdistan’da halk verdiği güçlü demokrasi mücadelesi ve ödediği büyük bedeller üzerinden seçimlerin en temel dinamiği haline gelmiştir. Türkiye’de AKP/MHP faşizmi Kürt halkından, onun özgürlük iradesinden ve demokrasiye bağlılığından korkmaktadır; her defasında halkın önüne sandık konulduğunda Türkiye’de faşizmin en temel korkusu Kürt halkı olmaktadır.

Kürt halkının yoğun baskılara rağmen Önder Apo’ya bağlılığı, rejimin bütün ideolojik/yalan üreten kurumları ve unsurlarının devreye girmesine rağmen, kendi medyası üzerinden gerçeğe ulaşmak için gösterdiği yoğun çaba düzenin yalan üreten bütün kurumlarını boşa çıkarmaktadır.

Özgürlük Hareketi’nin halkı siyasetin öznesi haline getirme mücadelesi Kurdistan’da etkili olmuş, düzen partileri erimiş, varlıklı ailelerin yerine kendini halkının mücadelesine adamış, halk önderleri öne çıkmıştır.

Devlet ve Kürt halkı arasında son yüzyıldır süregelen bir mücadele var. Devlet her defasında elinde bulunan bütün araçlarla Kürtlerin özgürlük iradesini yok etmeye, kurumlarını dağıtmaya, iradelerini kırmaya çalışıyor.

Kürtler ise devletin bütün baskı ve zulmüne rağmen varlık ve özgürlük mücadelesini ilerletmeye, kurumlarını güçlendirmeye çalışıyorlar. Kürtler bir süreklilikte özgürlük ve demokrasi arayışında ısrar etmelidirler. Kimi politik hareketler saman alevi gibi bir dönem öne çıkmış, fakat bir süreklilikte varlıklarını koruyamamış, bir süre sonra hem kendi içlerinde küçülmüş hem de halk içerisinde etkilerini kaybetmişlerdir.

Halbuki Kürt Özgürlük Hareketi üzerindeki yoğun baskıya rağmen halka güven vermeye devam etmiştir. Özellikle Kürt Halk Önderinin bütün tarihsel dönemeçlerde Kürt halkına doğru yolu en büyük bedeli kendi ödeyerek göstermesi Kürt halkı ile Önder Apo arasında sarsılmaz güçlü bir bağ oluşmasına neden olmuştur.

Türkiye’de AKP/MHP faşizminin en çok rahatsız olduğu konu budur. Rejim, Kürt Özgürlük Hareketi ve onun Önderliği ile Kürt halkı arasındaki bağı bütün provokasyonlara rağmen kıramamaktadır. Aksine bu bağ her geçen gün daha fazla güçleniyor; neredeyse üç yılı aşkın bir süredir Kürt Halk Önderi ile hiçbir temas olmamasına rağmen Kürt halkının önderliğine olan bağlılığında hiçbir azalma olmamıştır, aksine daha da güçlenmiştir.

Kimileri Kurdistan’da neredeyse tasfiye noktasına gelmiş faşizmi yeniden diriltmek, düzen partileri üzerinden kendilerine devlette rant kapısı açmak için Kürt halkının kafasını karıştırmak istiyor. İstiyorlar ki türlü gerekçelerle ya sandığa gitmesin ya da tercihini düzen partilerinden birine yapsın.

Türk devleti ve onun yerli işbirlikçileri Kürt halkını ya kayyumla tehdit ediyor ya da Kürt halkına devletin rant kapılarını açarak halkın bir kısmını elinde silah olmayan korucu haline getirmek istiyor. İstiyorlar ki Kürtlerin önderliklerine ve Özgürlük Hareketi’ne olan bağlıkları zayıflasın.

ÖZGÜRLÜK İLE KÖLELİK ARASINDA BİR SEÇİM

İşte seçimler tam da bu noktada önemli olmaktadır; Kürtler bugüne kadar bütün seçim süreçlerinde sadece belediye başkanı veya vekil seçmediler. Devlet açısından kimin vekil veya belediye başkanı olduğu o kadar da önemli değil; devlet seçilenlerin sonrasında Özgürlük Hareketi’ne ve Önder Apo’ya olan ideolojik/paradigmasal bağlılığından rahatsızdırlar.

Aynı rahatsızlık bölgede yıllardır devletten aldığı destekle, siyaseten ve ekonomik olarak güçleniş çevrelerde de vardır. Onlarda siyasetin halklaşmasından çok rahatsızdırlar; Kürt halkının aracısız/doğrudan siyasal sürece katılması bu çevreleri çok rahatsız etmektedir. İstiyorlar ki yeniden kendileri devreye girsin ve Kurdistan’da siyaset yeniden bir rant ve kişisel ikbal kapısına dönüşsün.

31 Mart’ta bütün Türkiye siyasal coğrafyasında halkın önüne sandık konulacaktır; fakat o sandık Türkiye’nin batısında ve Kurdistan’da başka anlamlara gelmektedir. Belki Tekirdağ’da veya Isparta’da sandığa giden bir seçmen gerçekten de sadece belediye başkanı ve meclis üyelerini seçecektir; fakat Kurdistan’da halkın önüne konulan her sandık aslında özgürlük ve kölelik arasında bir tercihi ifade etmektedir.

2024 Newroz’unda Kürtler hem Kurdistan’da hem de Türkiye’nin batısında ve Avrupa’da coşkulu kutlamalar yaptılar, bütün bu etkinliklere giden Kürtler sadece gelenekler değil, özgürlüklerine ve Önder Apo’nun özgürlüğüne olan bağlılıklarını da ortaya koydular.

31 Mart’ta da aynı şey olmalıdır; sandıklara oy vermeye giden yurtsever Kürt halkı sadece Belediye başkanlığı ve meclis üyelerini seçmeyecek; aynı zamanda özgür Kurdistan ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünde de ısrar ettiğini, bu noktada ortaya koyduğu iradenin kırılamaz olduğunu da ortaya koyacaktır.

Kürtler önümüzdeki seçimlere sadece “kim daha iyi belediye başkanı olur?” perspektifi ile bakmamalıdırlar. Böyle bir yaklaşım hepimize kaybettirir; elbette kimin daha iyi halka hizmet edeceği önemlidir; fakat ülkemiz ve önderliğimiz özgür olmadığı müddetçe bu ikinci planda olmalıdır.

Biz bu seçimde de daha önce olduğu gibi tercihimizi ülkemizin ve Önderliğimizden yana koymalıyız. Hiç kimsenin Kürtlerin kafasını karıştırmasına izin vermemeliyiz; bizim için seçimler yıllardır büyük bedeller pahasına sürdürdüğümüz özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır. Kürtler yıllardır bütün seçimlerde tercihlerini özgür bir vatan ve özgür bir önderlikten yana yapıyorlar, bu seçimlerde de öyle olmalıdır.